Parti Meclisi toplantısı öncesi konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, yerel seçimlere ilişkin, “Kimsenin ilk yardım çantası değiliz. Hem oyun kurarız hem de yeri geldiğinde oyun bozarız” dedi.
Genel Merkez’de Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan başkanlığında toplanan DEM Parti Meclisi seçim hazırlıklarını gözden geçirecek ve seçim stratejisine ilişkin son kararı verecek.
Bakırhan, şunları söyledi:
DEM PARTİ ADI İLE YAPTIĞIMIZ İLK TOPLANTI: Hepiniz hoş geldiniz. DEM Parti adı ile yaptığımız ilk toplantı bu. Umarım tarihi bir dönemeçte yaptığımız bu toplantı, Türkiye demokrasisine ve halklarına kazandıracak bir sonuçla sonuçlanır. Eminim bugün Parti Meclisimizdeki arkadaşlarımız çok değerli düşünceler ortaya koyarak bu konuda yol haritamızı, çerçevemizi belirleyecektir. Hun bi xer hatin ser sera ser çava hatin. Emekten ve özgürlükten yana olanlar siyasette yeni bir yol arayışında. Aslında siyaset toplum için olması gereken bir mekanizmadır ama maalesef dünyaya ve Ortadoğu’ya baktığımız zaman çok da toplum yararına işler yapmıyor. Dünyanın birçok yerinde savaşların ve çatışmaların olduğu, emekçilerin ve yoksulların ezilip hak taleplerinin bastırıldığı bir süreci yaşıyoruz. Bu Ortadoğu’da da böyledir. Siyaset bu durumdan çıkmalıdır. Dünyada bizim gibi emekten, halkların özgürlüğünden ve barıştan yana çevreler siyasette yeni bir yol ve düzen arayışını devam ettiriyor. Ülkemizde de siyaset halkların yararına işlemiyor. Bunu hep birlikte takip ediyoruz. Siyaset; dışarıda uzlaşmacı bir yöntem izlerken, içeride ise kutuplaştırıcı ret ve inkar anlayışını devam ettiriyor, baskı politikalarını her geçen gün devam ettirmeye çalışıyor. Bu da önümüzdeki dönem başta partimiz olmak üzere Türkiye demokrasi güçlerini zor günlerin beklediğinin, zor bir mücadele sürecine girdiğimizin göstergelerinden biridir.
BİRÇOK MESELE GİZLENİYOR: Türkiye’de siyasal gündem çok hızlı değişiyor, değiştiriliyor. Yakın zamanda İsrail-Filistin arasındaki savaş ve çatışmalar yoğun bir şekilde basın organları ve kamuoyunda geniş yer ediniyordu. Ancak bu iki yüzlü siyaset, İsrail ile olan gizli hatta aleni anlaşmalardan dolayı Filistin halkının yaşamış olduğu dramı Türkiye halkının gündeminden düşürmeye çalışıyor. Gerçek gündemler sümen altı edilmeye çalışılıyor. Ciddi toplumsal ve ekonomik sorunlar yaşanıyor ama Türkiye’deki gündemlere baktığımız zaman güllük gülistanlık bir tablo biz emekçilere, Kürtlere ve yoksullara sunulmaya çalışılıyor. Birçok mesele de savaş tamtamları ve beka meselesiyle gizlenmeye çalışılıyor. Toplum, kandırılmaya çalışılıyor. Bizler dün olduğu gibi yine hakikati ve toplumu savunmaya devam edeceğiz. Bu toplumu manipüle eden, sürekli kendisine göre gündem değiştiren siyaset karşısında her zamankinden daha güçlü şekilde halklarımızı savunmaya, gerçekleri dillendirmeye devam edeceğiz.
TOKAT’TA BİR EMEKÇİ CANINA KAST EDERKEN MECLİS’TE MANGAL ŞOV YAPTILAR: Tokat Erbaa’da Hakan Yıldırım isimli bir seyyar satıcı bütün ekonomi sıkıntılara rağmen geçimini bir tezgahla sağlamaya çalışıyordu. Bu tezgahına da el konulunca artık Hakan Yıldırım’ın yapabileceği bir şey olmadığı için kendisini yakmak zorunda kaldı. Gerçekten bu zorlu koşulların bir örneğidir Tokat Erbaa’da yaşanan. İnsanlar artık yaşamlarını idame ettiremiyor, idame ettirebilecekleri ortamlar yok. İş sahası yaratamadıkları gibi insanların emeğine, tezgahlarına el koyuyorlar. Aslında bu intiharlar ve yakma olayları Türkiye’nin nasıl büyük bir ekonomik kriz altında olduğunun en iyi göstergelerinden biridir. Tokat’ta bir emekçi canına kast etmeye çalışırken, aynı gün Diyarbakır’da bir avukat arkadaşımız intihar ederken, maalesef Meclis bahçesinde bir iktidar partisinin milletvekili Diyarbakır’dan getirdiği yüzlerce kilo ciğerle mangal şovu yapıyordu. Bu iki olay Türkiye’deki ekonomik düzenin yarattığı krizlerin iki örneğidir. Bir tarafta küçük bir azınlık mangal şov yaparken, iyi bir yaşam sürerken, iktidarın bütün olanaklarından yararlanırken; diğer tarafta toplumun yüzde 80’nin oluşturan insanlar geçim sıkıntısıyla yüz yüze. İşte biz bu manzaraya itiraz ediyoruz. Daha adil, daha eşitlikçi bir ekonomik sistemin olması mücadelesini yürütüyoruz.
TECRİT POLİTİKASI İLE BİR YERE VARILMADIĞINI GÖRÜYORUZ: Ekonomik gündemin yanında iki temel gündemimiz daha var. Bir tanesi yerel seçimler. Çok önemli bir viraja girdik. Tartışmalarımızda sona doğru yaklaştırıyoruz. Bu toplantıda da bu konuda önemli kararlar ortaya çıkacak. Bir diğeri ise mutlak tecride son vererek Kürt sorununun demokratik çözümünü sağlamak. Bu iki gündem ekonomik krizle birlikte önümüzdeki günlerin temel çalışma gündemleri olacak. Yaklaşık 20 gündür cezaevlerinde tutsaklar “Sayın Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” adı altında açlık grevindeler. Cezaevindeki tutsakların bu talebinin gerçekleştirilebilir olduğunu belirtiyor, bu konuda en başta hükümet yetkilileri ve toplumu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Artık bu tecrit politikası ile bir yere varılmadığını hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Bizim için tecridin kırılması ve Kürt sorununda demokratik çözüm hayati öneme sahiptir. Kürt halkı bir yüzyıl daha esaret altında kalmayacaktır. Bunu en başta iktidar ve herkesin böyle bir bilmesi gerekiyor. İktidar ve siyasi partiler başta olmak üzere Kürt sorununda demokratik çözüm için siyaset üretmeyenlerin samimiyetini bizler sorguluyoruz, halklarımız sorguluyor. Bilinmeli ki başta Kürt meselesi olmak üzere Türkiye’nin temel meselelerine kulak tıkayanlar, bir gün geçmişteki iktidarlar gibi tarih olmayla yüz yüze kalacaklardır. Bu yüzyılda Kürt sorununun demokratik çözümüne karşı durmak, Kürt halkının bir yüzyıl daha statüden, haktan ve hukuktan yoksun kalmasını savunmaktır. Buna asla izin vermeyeceğiz. Kürt halkı bütün dünyada saygı gören, hakikati kabul görmüş bir halktır ve bu yüzyılda bir statüye kesinlikle kavuşmalıdır.
KAYYIM KÜRT HALKININ TEMEL SORUNUDUR: Diğer önemli gündemimiz de yerel seçimlerdir. Parti Meclisimizin bu toplantısı, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir dönemece işaret eden 2024 yılında yapılacak yerel seçimlerin aynı zamanda kaderini de belirleyecektir. Biz bu toplantıdaki tartışmalar sonucunda bir çerçeve, bir yol haritası ortaya çıkacağına eminiz. Herkesin gözü partimizin vereceği bu kararlarda olacaktır. Bu seçim, sadece Türkiye halkları değil partimiz açısından da önemli sonuçlar doğuracaktır. Bu seçim, Kürt halkının iradesine ipotek koyarak atanan kayyımlarla hesaplaşacağımız bir seçim olacaktır. Kayyım, Kürt halkının temel sorunudur. Bu sebeple sadece kayyım atanan kentleri değil aynı zamanda bölgede, Kürdistan coğrafyasında kötü yönetilen belediyeleri de demokratik yerel yönetimler anlayışımızla buluşturacağız. İrademizin yok sayılmasına bu sefer kesinlikle halklarımızla birlikte geçit vermeyeceğiz.
CİDDİ BİR HİZMET EKSİKLİĞİ YAŞANIYOR: Sadece yerel yönetimleri almayacağız, aynı zamanda halkımızla birlikte bu iradeye kayyım atanmaması için var gücümüzle belediyelerimizi ve kentlerimizi savunacağız. Kayyımlar sadece irade gaspı değildir. Bölgeden gelen birçok arkadaşımız bunu yakinen biliyor. Kayyımlar pek çok sorunu da beraberinde büyüterek varlıklarına devam ediyorlar. Yolsuzluklar aleni bir şekilde ortada, hizmet desen hizmet yok. Ciddi bir hizmet eksikliği yaşanıyor. Kadına, Kürde, ötekiye ayrımcılık had safhada. Kayırmacılık desen kayyım biraz da kayırmacılıktır. O kentten olmayan insanların o kentin olanaklarını çarçur ettiklerini hep birlikte izliyoruz. Bu problemler büyümüştür. Başta Kürtler olmak üzere halklarımız kayyımların bu tutumlarının yaratmış olduğu olumsuzluklardan bıktı. Önümüzdeki seçimlerde kayyımları kentlerimizden göndereceğiz. Bu seçim, irade ve özgürlük yürüyüşümüzde önemli bir duraktır. 14 Mayıs’ta bizim için “siyasi etkisi yok” diyenlere, bu seçimde nasıl bir etkimiz olduğunu, nasıl belirleyici ve stratejik bir noktada bulunduğumuzu hep birlikte hatırlatacağız. “Buradayız, em li virin” demeye devam edeceğiz.
SANDIKTA BAŞI GÖZÜ YARILANA YETİŞECEK YEDEK GÜÇ DEĞİLİZ: Bölgede kayyımları tabii ki defedeceğiz. Ülkenin batısında da uzun zamandan bu yana söylediğimiz gibi halklarımızın kazanacağı, emekçilerin kazanacağı ve yerel yönetimlerde bulundukları her yerde temsil edilecekleri bir modeli esas alacağız. Bizim dahil olmadığımız birçok tartışmada partimiz adına birçok yorum yapılıyor, tartışma yapılıyor. Partimizin nasıl bir politik tutum takınacağı tartışılıyor, yazılıyor, çiziliyor. Şunu belirtmek istiyoruz: Biz kimsenin ilk yardım çantası değiliz. Sandıkta başı gözü yarılana, her daim pansuman için yetişecek yedek güç değiliz. Bizim için toplumu yok sayanlar, sermayeyle kol gezenler meşru değildir, partisinin bir önemi yoktur. Bizim için yolsuzluk yapan hırsızdır, partisinin bir önemi yoktur. İster ampul ister ok olsun; her kim ki demokrasiden ve Kürt sorununun demokratik çözümünden kaçıyorsa, en temel belediyecilik hizmetlerini bile yapamıyorsa biz karşısındayız. Bu yerellerde de demokratik yerel yönetimler anlayışımızın kazanması için var gücümüzle çalışacağımızı, bu kentleri yönetmeye talip olduğumuzu da belirtmek istiyorum. Bizler demokratik zemin, evrensel insan hakları ve hukukun genel ilkeleri ile kadın eşitlikçi politikalarımızdan asla taviz vermeyeceğiz. Bunları pazarlık konusu yapmayacağız. Bizim için en önemli değerler bunlardır. Bu değerler ışığında işbirliğine de güç birliğine de varız. Tartışılmayacak bu ilkeler üzerinden işbirliği yapmak isteyen bütün siyasal ve toplum yapılara da kapımız açıktır. Tercih ve kararlarımızı belirleyecek olan da bu temel zemin ve ilkelere yaklaşımdır. Çünkü biz bu ülkenin sorunlarına gerçekçi çözümler üreten tek partiyiz. Bu parti, halk gerçekliğini esas almayan bir denklem kurulmasına asla izin vermeyecektir. Yani bizim olmadığımız hiçbir denklemin tarafı olmayacağız, buna izin vermeyeceğiz.
HEM OYUN KURARIZ HEM DE YERİ GELDİĞİNDE OYUN BOZARIZ: Biz bu ülkede hem oyun kurarız hem de yeri geldiği zaman bize karşı olan güçlerin oyunlarını da bozarız. Bunu tarihteki deneyimlerden de takip edebilirsiniz, defalarca yaptık. Kent uzlaşısı stratejimiz kapsamında o kentte bulunan toplumsal kesimler, siyasi yapılar ve kentin dinamikleriyle güç birliği kuracağımızı belirtmiştik. Onların rant belediyeciliğine karşı emekçilerin, yoksulların, halklarımızın birlikte olduğu anlayışı demokratik yerel yönetimlere taşıyacağız. Yıllardır demokratik yönetimlerden dışlanan başta Aleviler, Ermeniler, Süryaniler Asuriler, Ezidiler ile yer bulamayan engelliler, gençler ve kadınların yerel yönetimlerde temsil edilmesi aynı zamanda bizim boynumuzun borcudur. Dışlanan bütün kesimleri yerel yönetimlere taşımak için var gücümüzle uğraşacağız. Onlar müteahhitlerle yönetmeye çalışırken, biz halklarımızla ve emekçilerle birlikte batıda yerel yönetimleri yönetmeye adayız.
HALK KİMİ İSTİYORSA ONLAR ADAYIMIZ OLACAK: Önümüzdeki yerel seçimler için bir karar aldık. Bölgede halk kimi istiyorsa onlar bizim adayımız olacak. Bunun için ön seçimler büyük bir demokrasi şöleni şeklinde yapılacak. Bu çerçevede siz değerli PM üyesi arkadaşlarımızdan da il ve ilçe örgütlerimiz ve milletvekillerimizden de bir talebimiz var. Bu ön seçimlerde biz taraf olmayacağız. Aday adayı olan bütün arkadaşlarımız bizim yoldaşlarımızdır. Birinin diğerinden farkı yoktur. O sandık sonuçlarından çıkan ve seçilen arkadaşlarımız bizim adaylarımız olacaktır. Bu konuda PM olarak daha duyarlı ve titiz davranacağınıza inanıyorum. Parti Meclisimiz, Genel Merkez yöneticilerimiz, il ve ilçe örgütlerimiz ön seçimlerin bir tarafı değil sadece bu seçimleri koordine eden, sonuçların demokratik ve doğru bir şekilde yansımasını sağlayan bir konumda olacak. Seçim halkımızın işidir, kimi seveceklerine onlar karar verecek. Önümüzdeki dönem eşitlik, özgürlük ve demokrasi kervanında yer almak isteyen başta kadınlar olmak üzere halkımızı aday adayı olmaya çağırıyoruz. Bu süreçte partimizden aday adayı olan arkadaşların partimize, halkımıza ve mücadelemize sahip çıktıklarını bilmeleri gerekiyor. Bu yerel seçim bizler açısından sadece bir başarıyla sınırlı kalmamalı, aynı zamanda büyük bir zafere dönüşmelidir. Bir zafere ihtiyacımız var. Bu seçimler o zaferi sağlayabilir. Bunun koşulları da var. Bu zafere ulaşmak için örgütlenme çalışmalarını güçlendirmemiz gerekiyor. Kentimizde değmediğimiz toplumsal kesim, değmediğimiz ev ve mahalle kalmamalı. Büyük çalışmalı ve büyük kazanmalıyız. Bu dönemim ruhuna yakışır bir çalışma tarzıyla çalışmalıyız. Gece gündüz her haneyi dolaşmalı, onlara anlatmalı, onlarla bir araya gelmeliyiz. Bu, son dönem çalışma ruhumuzdur. (HABER MERKEZİ)