BBC Arapça muhabiri Adnan El Bursh, Gazze’deki savaş nedeniyle ailesiyle birlikte birçok kez yer değiştirmek zorunda kaldı. Şimdi İsrail Gazze’nin güneyini bombalarken, karşı karşıya olduğu ikilemler artıyor.
Kot pantolonlu ve terlikli genç erkekler, Han Yunus’taki Nasır Hastanesi’nin önünde sıraya dizilmiş.
İsrail’in 1 Aralık’ta Gazze’nin güneyini yoğun bir şekilde bombalamaya başlamasından bu yana yüzlerce kişi daha öldü.
Acil serviste gergin ve kasvetli bir gece daha.
Önlüklü adamlar dışarıda hazır bekliyor. Sesler yükseliyor ve insanlar etrafta toplanıyor.
Düzen bozulmaya başlıyor. İnsanlar travma yaşıyor ve bitkin.
Bir araba korna çalarak yanaşıyor, çakarları yanıp sönüyor; içinden genç bir adam çıkarılıp sedyeye konuluyor ve hastaneye götürülüyor.
Tozla kaplı başka bir araba geliyor ve bir çocuğun dışarı çıkmasına yardım ediliyor. Henüz dört-beş yaşlarındaki çocuk yürüyebiliyor.
Ertesi gün şehir merkezinde, altı çocuk annesi Samah İlwan yardım için yalvarıyor.
“Arap dünyasına ve tüm dünyaya seslenmek istiyorum.”
“Biz masumuz. Biz yanlış bir şey yapmadık.”
İki boş su şişesini havada sallıyor ve çocuklarının – beş kız ve bir erkek – susadığını söylüyor.
“Kediler köpekler gibi olduk. Belki kedi ve köpeklerin barınakları vardır. Bizde o da yok. Sokakta kaldık.”
Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği saldırılardan bu yana Gazze’de insanların hayatı paramparça olmuş durumda.
ABD ve Avrupa Birliği’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas en az 1200 kişiyi öldürdü, 240’tan fazla insanı rehin aldı.
Bunu haftalar süren ağır bombardıman ve İsrail’in Gazze’nin kuzeyine kara harekatı izledi.
Hamas’ın yönetimindeki Sağlık Bakanlığı, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 16 binden fazla kişinin öldürüldüğünü açıkladı.
Yedi günlük geçici ateşkes sürecinde bazı rehineler Filistinli tutuklularla takas edilmişti.
Ama şimdi saldırılar yeniden başladı. Ailem Gazze’nin merkezinde, bense Han Yunus’ta yalnızım.
Burası birkaç gün öncesine kadar iletişim açısından uydu kamyonu için en güvenli ve iyi sinyali olan bir yerdi.
Gazeteci olmaktan her zaman gurur duydum ama seçeneklerim tükeniyor.
Ailemi görmek için birkaç günde bir Gazze merkezine gidebiliyordum. Ama şimdi İsrailliler bir yolu kapattı, diğer yol ise çok tehlikeli.
Ben aslen kuzeyliyim ama güneyin ‘güvenli bir yer’ olduğunu söyleyen İsrail ordusunun emri üzerine ailemle birlikte güneye göçmüştüm.
Şimdi de Han Yunus’ta ‘tehlikeli bir kara operasyonu’ konusunda uyarı yapıyorlar ve daha güneye, Mısır sınırındaki Refah’a gitmemiz gerektiğini söylüyorlar.
Savaşın başlamasından bu yana benim ve ailemin başına gelen her şeye rağmen, ilk kez kendimi tamamen çaresiz hissediyorum. Tüm iradem ve kontrolüm elimden alındı.
Ailemi güvende ve emniyette tutmaya, bir plan yapmaya alışmıştım. Şimdi kararsızlık içindeyim.
Refah’a giderek işe devam edip ailemin iyi olacağını mı ummalıyım? Yoksa onların yanına gidip haber yapmayı bırakmalı ve en kötü ihtimal gerçekleşirse en azından birlikte mi ölmeliyim?
Umuyorum ki başka hiç kimse, aslında bir seçim bile olmayan bu korkunç ikilemle yüzleşmek zorunda kalmaz.